Derin Ekoloji

Derin ekoloji, dünyayı birbirine bağlı olaylardan meydana gelmiş bir ağ olarak görür. Ekoloji çevre bilimidir. Yeryüzüne ait tüm ilişkilerin incelenmesini amaç edinmiştir. Ekolojik felsefe okulu 1970'lerin başında ARNE Naess tarafından kurulmuştur.

Naess derin ekoloji ve sığ ekoloji tanımlarını kullanmıştır. Sığ ekoloji insan merkezlidir. İnsanı doğanın dışında ve üstünde, bütün değerlerin kaynağı olarak görür.

Derin ekoloji, dünyayı ve olayları birbirine bağlı bir ağ olarak gördüğünden, insanları ya da herhangi bir şeyi doğal ortamından, çevresinden ayırmaz. Tüm canlı varlıkların içsel değerlerini kabul eder ve insanların yaşam örgüsünün bir ipliği olarak kabul eder.

Derin ekoloji hepimizin parçası olduğumuz yaşam ağı ile ilişkilerimizi sorgular. Mesela, evimizde kullandığımız ahşap bir masayı, sığ ekolojik açıdan incelersek; yapıldığı ağacı, hangi malzemeler kullanılarak yapıldığını anlayabiliriz. Eğer bu masayı derin ekolojik anlayışla incelersek, yalnızca malzemesinin ne olduğunu değil, malzemenin nereden geldiğine, bunun için kaç ağacın kesildiğine, kesilen ağaçların, ormanların orada yaşayan canlıları nasıl etkilediğine dair sorular da sorarız.

Ayrıca, bu sorular gezegendeki tüm yaşamları da içine alabilecek kadar genişletilebilir.

Mevcut teknolojinin sunduğu tüm araçlar Derin ekoloji anlayışıyla gözden geçirilmelidir. Günlük yaşamlarımızın kolaylaştırılmasının bedeli, gezegenimizdeki yaşamın zarar görmesi olmamalı. Bize sunulan her türlü kolaylığı sorgusuz sualsiz kabullendiğimizde geleceğimizi kendi elimizle yok ediyor olabiliriz.

Derin ekolojinin farkında olmak, tüm olayların birbirine bağlı olduğunun, insanoğlu olarak hepimizin doğanın süreçleri içinde yer aldığımızın ve doğaya bağlı olduğumuzun bilincinde olmamız gerekmektedir. Derin ekolojinin ana mantığı; bireysel özün tamamıyla doğa ile bütünleşmesidir.

İçinde bulunduğumuz yaşamı, tüm varlıklarla birlikte oluşturduğumuzun farkına vardığımız zaman, "başkaları" olarak gördüğümüz tüm canlıların bizim uzantımız olduklarını ve onlara yaptığımız her şeyi gerçekte kendimize yapmakta olduğumuzu anlarız.

Derin ekoloji ile ilgili beynimizde sorguları arttırdığımız zaman ve bu sorguları gelecek nesillere de aktardığımızda, işte o zaman gerçekten yaşanası bir dünya ile karşı karşıya kalabiliriz.